Yağmurlu Bir Diyarbakır Gecesi
Merhabalar! Bu kış oldukça kurak geçiyor. Kış mevsiminin tam ortasında olmamıza rağmen hava bir türlü soğumuyor. Poyraz rüzgarı kemiklerimizi donduracak kadar keskin. Genellikle üç ya da yedi gün süren bu rüzgar, bu yıl adeta durmak bilmiyor. Kendimi kuru soğuğa hazırlayıp, haftasonunu Diyarbakır’da geçirmeye karar verdim. Cuma akşamı iş çıkışı hemen Mardin’den Diyarbakır’a doğru yola çıktım. Diyarbakır’a vardığımda gökyüzü kara bulutlarla kaplıydı.
Yağmur beklemediğim için biraz tedirgin oldum. Ancak ertesi gün, gökyüzü adeta boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Kendime kızarak, “Vay be, ne şanssızmışım!” dedim. Yağmurun sanki Diyarbakır’a gelmemi beklediğini düşündüm. Yağmur altında dışarı çıkamamak ve arkadaşlarla buluşamamak beni biraz sıktı. En büyük umudum, yağmurun bir an önce dinmesiydi. Neyse ki bir süre sonra yağmur durulmaya başladı. Hemen kendimi dışarı atıp, arkadaşımla buluşacağımız yere gitmek için hızla yola koyuldum.
Arkadaşım yazar olduğu için bana son çıkardığı Kürtçe “Katip û Kûçik” öykü kitabını hediye etti. Uzun bir sohbetin ardından başka bir işi için izin isteyip gitti. Kitaptan birkaç öykü okuyup kalkayım diye düşündüm. Ancak yazarın öyküleri o kadar akıcıydı ki bir türlü başka bir öyküye geçemedim. Öykülerinde Diyarbakır’ın tarihi mekanlarını ve yaşanmış olayları o kadar içten ve sürükleyici bir şekilde anlatıyordu ki bir sonraki öyküyü merakla bekliyordum. Bu öyküler sayesinde Diyarbakır’da bilinmeyen bir tarih keşfetmiş gibi hissediyordum.
Dağ Kapı Meydanı’nın aslında sadece bir meydan olmadığını, han ve konakların sıradan yapılar olmadığını anlamamı sağladı. Öykülerinde anlattığı gerçek olaylar beni derinden etkiledi. Ancak en çok Kasım Beyin Gecesi öyküsünü sevdim. Kasım Bey’in acıklı hikayesi beni derinden etkiledi çünkü benzerlik hissettim. Öyküyü okurken aynı bahtsızlık hissini yaşadım. Yazarın anlattığı Diyarbakır atmosferi ve karakterler beni büyüledi.
Kitabı bitirdiğimde yağmur da durmuştu. Dışarı çıkmak istedim, biraz yürüyüp kafamı dağıtmak istedim. Ancak aklımda hala öyküler ve Kasım Bey’in hikayesi vardı. Derin düşüncelere dalmışım ki bir arabanın korna sesiyle irkildim. Yolun ortasında mırıl mırıl yürüdüğümü fark etmemişim. Arabanın şoförü bana Diyarbakır şivesiyle “Abe heyran aşıksan?” diye seslendi. Ben de gülümseyerek, “Evet, bu şehre aşığım.” diye yanıtladım.
More Stories
Vatikan: Papa’da bir değişiklik yok
Kars’tan Manisa’ya uzanan kan davası! İşe giderken öldürüldü
PKK ateşkes ilan etti: Çağrının gereklerini yerine getireceğiz